TÜRKİYE’DE GİZLİ HAZİNELER

Cevapla
Kullanıcı avatarı
Treks34
Mesajlar: 542
Kayıt: Pzt Mar 06, 2017 18:21

TÜRKİYE’DE GİZLİ HAZİNELER

Mesaj gönderen Treks34 » Sal Haz 16, 2020 21:21

TÜRKİYE’DE GİZLİ HAZİNELER İLE İLGİLİ İNANÇLAR VE UYGULAMALAR







Çok eski medeniyetlerin beşiği olması itibariyle Anadolu topraklarında
pek çok kıymetli para ve eşyaların gömülü olduğu ve bunların
ara sıra meydana çıktığı bir gerçek olmakla beraber, halk arasında
bu konuda gerçekle ilgisi olmayan mübalağalı rivayetler, efsaneler,
inançlar, ve bu gibi definelerin elde edilmesi için girişilen
uygulamalar pek yaygındır. Türk köylüsü yerde çok altın gömülü
olduğuna inanmaktadır. Define arayıcıları arasında yaygın olan bir
inanca göre evvel zaman içinde yere düşen kıymetli paralar ve ziynet
eşyaları, cinler tarafından bölük bölük toplanırmış. Bunlara Anadolu’da
çoğu zaman “ sahipli paralar” diyorlar. Bunlardan her birinin bir
Tılsımı varmış. Maazallah, bu tılsımı bilmeden onlara yaklaşmak insanın
çarpılmasına yol acarmış. Anadolu’da toplam olarak 74 ton
altın gömülü olduğuna ve bunların sırlarının Vatikan papazlarının
elinde bulunduğuna dair Türk definecileri arasında pek yaygın bir
inancın varlığını tespit etmiş bulunuyorum.

Türkiye’de genellikle iki turlu defineci var: 1) Şehirli defineciler.
2) Köylü defineciler. Şehirli defineciler, köylülere nazaran daha rasyonel
ve kendilerince İlmi usullerle çalışıyorlar. Bazılarında modern
arama cihazları bile var. İncelememin asıl konusunu teşkil eden köylü
defineciler tamamen şifahi bir şekilde naklolunan, mübalağalı ve
efsanevi bilgi ve metotlarla çalışmaktadırlar. Başka folklor ürünlerinde
gördüğümüz motifleşme, kalıplaşma ve varyantlar halinde tekrarlanma durumunu bu konuda da görmekteyiz.
Örnek olarak Ali Bey Değirmeni denilen ve 40 katır yükü altının gömülü bulunduğu rivayet
olunan hayali değirmenin bütün Kuzey Anadolu Dağlarında
yahut bir define işareti olduğuna inanılan Yedi Civcivli Tavuk, Topal
Ayı, Çolak Papaz gibi işaretlerin yurdun her tarafında aranmakta
olduğunu, hatta görüldüğüne dair iddialar dolaşmakta olduğunu kaydedebiliriz.

Define arayıcıları gül çubuğu, soğut dalı, çatal çubuk, bakır
teller gibi aletlerden başka, beyaz horozu uçurmak ve düştüğü yeri
kazmak, su kasesinde cinleri toplamak, yere tavuk yumurtası (veya
sığırcık kuşunun yumurtasını) gömmek ve sonra üzerindeki değişiklikleri
incelemek, kara kedi gözünden faydalanmak, define plan ve haritalarından
faydalanarak aramalar ve kazılar yapmak gibi metotlar
kullanmaktadırlar.


Balığın da bir define işareti olduğuna dair Türkiye’de pek yaygın
inançlar vardır. Bir gün, Yozgat köylerinden birinden 5 köylü beni
Fakültedeki odamda ziyaret ederek, bana balık işaretinin manasını
sordular. Onlara bunun eski bir bereket işareti olduğunu söylediğimde
hiç memnun olmadıklarını yüzlerinin ifadesinden anlayabilmiştim.
Birisi cebinden itina ile sarılmış bir tomar çıkardı, masamın üzerine
serdi ve bana dönerek “ Ya buna ne buyurulur, hocam?” dedi. Çin’de
basılmış olan, ve üzerinde Çince yazılar bulunan bu renkli levhanın
ne olduğunu anlamakta güçlük çekmemiştim. Levha, insan hazım
sisteminin nasıl çalıştığını bir fabrikaya benzeterek açıklamak amacı
ile yapılmıştı
. Köylüler ise bunun köyleri civarında bulunan Balıklı
Mağara’nın içindeki büyük hazinenin planı olduğuna inanıyorlardı.
Sebep de resimde iç organları gayet girift bir fabrikaya benzeyen
adamın bir masaya oturmuş, önünde de yemekte olduğu büyük bir
balığın bulunması idi. Aslında resimdeki adam tesadüfen balık yiyordu.
Fakat köylüler bu levhanın bir define haritası olduğuna o kadar
inanmışlardı ki, ne yaptı isem onları bu fikirden vazgeçiremedim.
Sonunda, benim bu define haritasını onların ellerinden çalabileceğim
endişesi ile “ Allahaısmarladık” dahi demeden odamdan çıkıp gittiler. Arşivim için levhanın fotoğrafını çekmek isteyişim onları büsbütün kotu niyetimden şüphelendirmişti. Olay, define konusunda, Türk köylüsünün pek safça davranışlar göstermekte olduğunun güzel bir delilidir.



Pek yaygın olan diğer bir define inancı da Türkiye’de 366 adet
define işareti olduğudur. Manol, Lefter, Pop Martin, Katırcı Yani,
Volcan Voyvoda ve Emin Ağa gibi bazı haydutlar, Osmanlı Hazinesini
soyarak, aldıkları altınları 366 yere özel işaretler koyarak gömmüşlerdir.

Bu işaretlerden bazıları şunlardır: Topal Ayı, Yedi Civcivli
Tavuk, Yedi Yavrulu Domuz, Çolak Papaz, Merdiven, Sofra, Sırt
Sırta Yatan Öküzlerdir.





topalayi.jpg



En büyük hazinenin, bütün bu işaretleri
belirli bir sıra ile takip ederek, en sonuncusunun olduğu yere ulaşmakla
bulunabileceğine inanılmaktadır. Bazı defineciler bunların hepsinin
Uludağ’da, veya Bandırma ile Karacabey arasında Marmara’nın
güney kıyıları boyunca uzanan Karadağ’da olduğuna inanmaktadırlar.
Bütün omurunu Karadağ’da bu işaretlerin yerlerini tespit etmekle
geçiren, ve nihayet en son işaretin Karacabey ovasında Tophisar
Köyü civarındaki bir tepede bulunduğunu tespit eden bir köylü
ile tanışmıştım. Kendisi Tophisar civarındaki tepede ruhsatlı bir
kazı yapmak için Eski Eserler Genel Müdürlüğüne müracaat etmiş,
fakat burası eski devirlerden kalma bir höyük ve dolayısıyla arkeolojik
bir saha olduğundan bu isteği ilgili makamlarca reddedilmişti.

Bir zamanlar Doğu Anadolu’dan bir köylü bana koyunun yakınlarında
bir kaya bulunduğunu, bu kayanın üzerinde yumuşak bir
nokta olduğunu, oraya parmakla basıldığında kayanın inlediğini,
biraz daha kuvvetle basıldığında ağladığını, biraz daha fazla basıldığında
kanadığını, burada büyük bir hazinenin bulunduğunu
yazıyor ve benden bu hazinenin tılsımını istiyordu.

Köprü ayaklarında ve cami duvarlarında, bu eserlerin banileri
tarafından ileride tamir işlerinde kullanılmak üzere büyük paraların
gömülmüş olduğu, definecileri çok tahrik eden, ve hatta onları bu
gibi eserleri tahribe kadar götüren çok yaygın bir inançtır. Antalya’daki
Murat Paşa Camii hakkında böyle bir rivayet dolaşmaktadır.
Türkiye’de hemen her tarafta, köprü ayaklarında ve eski cami, han,
hamam duvarlarındaki oyuklar, bu inançla hareket eden definecilerin
faaliyetlerine tanıklık etmektedir.


Karacabey’in Doğla Köyünde “ Altın Tarla” denilen mevkide
“ Yedi Kulplu Kazan” ile içindeki “ Takyanoz Altınları” hakkında pek
ilgi çekici bir rivayet tespit ettim. “ Sahipli Paralar” dan sayılan bu
altınlar, paslanmasın diye cinler tarafından yılda bir kere savrulurmuş.
Altın Savruntusu denen bu olayı bizzat gören 5-6 kişi var. Belki
bir fosforesans olayından başka bir şey olmayan bu olay, köylülerin hayalinde pek garip boyutlar kazanmakta ve Eshab-ı Kehf ile irtibat kurulmaktadır.

Tarsus’ta bir define meraklısı, 1968 yılında kışın yaprak açan,
ve her zamankinden farklı olarak, kırmızı meyva veren bir dut ağacının
dibinde Cleopatra’nın hazinesini aramak için ruhsatlı bir kazı
yapmış, fakat kazıdan bir kaç yüzyıllık koca dut ağacının tahribi
dışında bir sonuç alınamamıştır.

Turkiye’de pek nadir ve tamamen tesadufi olarak bazı gizli hazineler
veya gomuler yeryuzune cıkmaktadır. Mesela, bir kac yıl
evvel Bursa civarında bir kayaya yıldırım isabet etmiş, ve kayanın
dibinde gomulu bulunan binlerce gumuş para ortalığa sacılmıştı,
işte bunun gibi tesadufi olaylar meraklıları busbutun tahrik etmektedir.


Turkiye’de Definecilikle ilgili pek zengin rivayetler, hikayeler,
ilgi cekici motifler olduğu kesinlikle soylenilebilir. Bunlardan bir haylisini
halk ağzından derlediğim bant arşivinde muhafaza etmekteyim.
Konu halk inancları ile halk edebiyatının ve etnolojinin pek ilgi
cekici bir yonunu teşkil etmektedir, ve bu bakımdan incelemeğe
değer.


Bu bir AHMET EDİP UYSAL çalışmasıdır. umarım zevkle okumuşsunuzdur
Bu mesaja eklenen dosyaları görüntülemek için gerekli izinlere sahip değilsiniz.
ALLAH KURAN İLE AKLIN YOLUNU AÇAR

Cevapla

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 20 misafir